Paşam muhtemelen anne sütünün mucizevi etkisiyle şimdiye kadar, burun tıkanıklıklarımız hariç, hiç ciddi bir rahatsızlık geçirmedi. Antalya'dan döndükten sonraki salı günü de bütün diğer günlerimiz gibi gayet mutlu ve gülerek başlamıştı. Ne olduysa öğlene doğru oldu. O gün de Utku’nun, 3 ay sonra doğan uzaktan kuzeni Bora’nın bebek mevlüdüne gidecektik. Kısmet olmadı.. Öğlene doğru Utku garip ağlama nöbetlerine tutulmaya başladı. Ben Utku’nun anlamsız ağlamalarına çok alışık olduğum için normalde hiç panik yapmam. Hatta zaman zaman o ağlarken benim onun yüzüne bakarak öylece durmam etrafta garip karşılanır. Çünkü genelde biraz tecrübe, biraz da annelik iç güdüsüyle bişey olmadığını, biraz sonra susacağını bilirim. Ama o gün ağlaması bir değişikti. Durup durup sanki bi yerine sancı giriyormuş gibi çığlığı basıyordu. Sonunda dayanamayıp babasını aradım. Hastanelere, doktorlara, ilaçlara son derece karşı olan babamız ‘bişeyi yoktur geçer’ dedi her zamanki gibi. Ama geçmiyordu işte. Sonunda komşu bile kapıyı çaldı ne oluyor diye bakmak için. O da bi süre susturmayı deneyip susturamadıktan sonra, doktora götürelim istersen dedi. Ben de ona eşimin az sonra geleceğini söyleyip, Zafer’e tekrar telefon ettim. Böylece Utku’u alıp ilk kez acil bi şekilde hastaneye götürdük. Ama beyimiz hastaneye gidene kadar çoktan susmuştu bile. Neyse ki kendi doktorumuz öğlen arası olmasına rağmen bizi muayene etmeyi kabul etti. Bu arada zaten rutin muayenemizin de vakti gelmiş olduğu için o da aradan çıkmış oldu. İdrar kültürü, tahlilleri hep temiz çıktı, ben de durumu önceki gün verdiğim elma suyuna bağladım. Sanırım ilk defa anne sütü dışında bir şeyle karşılaşmanın etkisiyle sindirim sisteminde bir sorun yaşadı. Sonra da bir daha böyle bişey yaşamadık, umarım yaşamayız da.. Bu arada ben bu çocuğa boşuna gerçek tosun paşa demiyorum. Kendisi şu anda 67 cm ve 9.100 kg. Maşallahhh, nazar değmesin paşama:)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder